22 Mart 2019 Cuma

Fraktal Geometri Gerçekliğinde Atomdan Düz Dünya'ya Geçiş



Parça bütünün özbenzeşimidir. Fraktal geometrinin temeli olan bu unsuru ele aldığımızda atomun genel yapısından yaşadığımız evren ve hatta dünyanın şekline ulaşmış oluruz. Bunun için temiz bir sakinlikle ön yargılardan uzak düşünce ve araştırmak yeterli olacaktır. Burada insana en çok yardım edecek olan bu güne kadar doğru bildiklerimizin yanlış olabileceği gerçeğini göz ardı etmeden, egomuzdan çok yeni olana karşı korkularımızı ve eleştirel bakış açımızın sorgulamayan çoğunluk tarafından ürkütücü bulunacağı gerçeğini kavrayabilmektir. Aksi taktirde insana hiçbir bilgi ya da hiçbir emin oluş hizmet etmeyecek, edemeyecektir. Yeter ki çatlak seslere kulak tıkayıp adım atmayı tercih edin. Zira #düzdünya ne sizin için yeni bir keşif olacak ne de savunan bizler için bir iddiadan ibaret değildir. Bizim duruşumuzun temelinde zaten var olanı fark etmiş olup, öyle olmadığını inandırmak isteyenlerin yalanlarına ortak olmamak yatmaktadır.
Dünyanın düz olduğu gerçeğine iki aşamada ilerlersek kolaylıkla ulaşılabileceği ortadadır.

1. Aşama:
Fraktal geometri gerçeğidir. “Fraktal geometrik şekillerin önemli özellikleri, başlangıç şartlarına hassas bağlılık, sonsuz karmaşıklık ve özbenzeşimdir. Görüldüğü gibi, kaotik sistemlerle ortak olan bir çok özelliğe sahip olan fraktal geometri “kaosun resmi” olarak da anılır. Bu benzerlik tesadüfi değildir; benzerliğin altında yatan esas unsur, basit de olsa, fraktallari üreten denklem veya fonksiyonların iterasyonları sonucunda ortaya çıkan “davranışların” kaotik olmasıdır. Burada “davranış” derken kastedilen şeyin, tekrarlı hesaplamalar boyunca elde edilen sayı dizileri olduğu unutulmamalıdır.” **
“Kapalı sistemler ve çevreleriyle dengede olan sistemler, entropilerini en üst düzeye çıkarırlar ve niteliksiz bir duruma doğru hareket ederler.” **
“Bunun aksine dissipative (düzen doğuran) bir sistemde madde ve/veya enerji, çevreden sisteme sürekli akar. Bu sistemin dengeden uzak bir halde kalmasını sağlar; böylece içyapının gelişimi ve korunumu mümkün olur. Bu madde veya enerji akışı sayesinde sistemin içsel entropisi azalır ve böylece kaostan düzen meydana gelir. Dissipative sistemler, Populasyonda genetik çeşitliliği ortaya çıkarır.” **
** Alev Cınbarcı, Fraktal Geometri ve Tekrar Olgusu (T.C Yeditepe Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü-Plastik Sanatlar Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi)

2. Aşama
Atomun modelidir. 1913’te Danimarkalı fizikçi Niels Bhr, hidrojen atomunun kuantum kuramına dayanarak açıkladı. Buna göre çekirdek çevresindeki elektron, her enerjiyi değil, ancak belirli enerjileri alabiliyordu. En düşük enerjili durumdaki atoma temel durumdaki atom, enerji verilmiş atomlara da uyarılmış atom denir. Elektronlar kararlı yörüngeler/seviyeler arsında geçiş yapabilirler. Bu geçişler sonucunda fotonlar salınabilir ve atomik tayf da bu şekilde elde edilir. Örmeğin foton gönderilerek temel durumdan uyarılmış duruma çıkan elektronlar, tekrar temel duruma dönerken –çünkü elektronlar karlı enerji seviyelerinde blunmayı yeğlerler- temel durum ve uyarılmış enerji düzeyi arasındaki farka eşit enerjiye sahip foton salınır. 

Bohr atom teorisine göre elektronlar çekirdekten belirli uzaklıklarda dairesel yörüngeler izler. Çekirdeğe en yakın yörüngede bulunan (n=1) K tabakası en düşük enerjilidir. Çekirdekten uzaklaştıkça tabakanın yarı çapı ve kabukta bulunan elektronun enerjisi artar. Eletron çekirdekten sonsuz uzaklıktayken (n=sonsuz) elektronla çekirdek arasında çekim kuvveti bulunmaz. Bu durumda elektronun potansiyel enerjisi sıfırdır. Elektron atomdan uzaklaşmıştır. Bu olaya iyonlaşma denir.
Bu iki aşamadan yola çıkıp step step ilerlediğimizde dünya’dan evrenin sürecine kadar en temel gerçeğe ulaşabiliyoruz. Bu süreçte Güneş’in Samanyolu Sisteminde merkezde olduğunun tamamen yanıltıcı olduğu ortaya çıkıyor. Zira enerji salınımı yapan bir yapının merkezde olması temel atom yapısına aykırı olmaktadır. Isı ve ışık şeklinde enerji salınımı yapan Güneş’in merkezde değil merkezde olan çekirdeğin(Dünya’nın) etrafında dönmesi gerekir. Atomun yapısından yola çıktığımızda Düz Dünya modelinde sıralama şu şekilde var olmaktadır Dünya – Ay – Güneş – Merkür – Venüs – Mars - Jüpiter – Satürn – Uranüs – Neptün – Plüton. 

Çekirdeğe en yakın elektron enerjisi en düşük elektrondur, bu sebeple Ay ısı ve ışık olarak Güneş gibi etkili ve yeterli değildir. Düz dünya modelinde kuzey kutbu olarak bilinen kutup dünyamızın merkezinde yer alıp diğer kara parçaları sarmal şekilde güney kutbu diye bilinen Antartika’ya kadar uzanmaktadır. Elektronun yörünge değişimiyle foton salınımı gerçekleştirdiği gibi Dünya’nın elektronu olan Güneş’te yörünge değişimiyle enerji salınımı gerçekleşmekte ve istikrarlı süreler ve rota takibi ile farklı ülkeler farklı mevsimleri yaşayabilmektedir. Örneğin: Güneş Türkiye’nin yakın olduğu yörüngeye geçtiğinde Türkiye yazı yaşarken, Arjantin’e yakın olan yörüngeden çıktığı için Arjantin kışı yaşamaktadır. Bu yörünge geçişleri sebebi ile Güneş tıpkı eletronlardaki foton salınımı gibi ısı ve ışık salınımı var olmaktadır. Aynı konu Ay içinde geçerlidir. Ay merkeze daha yakın olduğu için enerji olarak en zayıf eletrondur ve Güneş kadar ısı ve ışık yayması mümkün değildir. Bu yörünge değişikliği sebebi ile kutuplar diye bildiğimiz merkezdeki ve çevredeki buzullara yakın yerler 6 ay gündüz 6 ay gece devinimini yaşamaktadır. Yörüngedeki ay ve güneş saatin tersi yönünde hareket etmektedir. Bu şekilde baktığımızda geçmişten bu güne var olduğu dayatılan geoid dünyadaki gibi güneş doğudan doğup batıdan batmaktadır.

Ay tutulması ve Güneş tutulması konusunda değinmek istersek. Ay ve Güneş yörünge değişikliği ile açığa çıkan enerji sebebi ile gözle görülebilir materyallerdir. Yörüngelerinde istikrarlı devam eden elektron modeli yapıların (yani bilinmeyen uyduların) Ay ya da Güneş ile eş zamanlı aynı hizaya gelmesi ile tutulmaların gerçekleşmesi olası ihtimaller dahilindedir. Zira yörünge değiştirmeyen elektron karanlık ve soğuk olacaktır. Buradan yola çıktığımızda olası Dünya’dan diğer gezegenlere ( ki bu şartlarda onlara gezegen demek ne kadar doğru olur) sıralama şu şekilde olabilir Dünya – bilinmeyen uydu – Ay – bilinmeyen uydu – Güneş – Merkür- Venüs – Mars – Jüpiter – Satürn – Uranüs – Neptün – Plüton. Merkezden uzak olduğu için yörüngesi olmayıp statik duruşları ile yıldız haritasını oluşturan diğer yıldızlar ve evren. 

Sakin bir zihinle düşünüldüğünde her şey yerli yerine oturuyor. Bize dayatılmaya çalışılan evren modelinde her şey akla aykırı ve bir o kadar çelişkilerle dolu. Bunun böyle olduğunu iddia eden kuruluşlar için bu şahane bir rant ve her şeyi tekelinde tutabilme imkanı. Ortaçağda yozlaşan kilise cennetten nasıl tapu satıyorsa bu gün bilimi yozlaştıranlar NASA vb. kuruluşlar aracılığı ile gezegen diye bilinen Mast’a arazi ve otel odası satışı yapıyorlar. Biraz düşünürseniz burada değişen tek şeyin şarlatanlığın boyutu olduğunu görürsünüz.
Sorgulayan zihinlere evrilmeniz temennisi ile.

Bu makale Başta Sayın Kocam Berk Köksal ile yaşanmış güzel günlere ve yaşanacak güzel günlere hediyedir, Ayrıca #düzdünya’yı savunurken ekip ruhunu içtenlikle taşıyan bütün güzel insanlara teşekkürdür.
#dünyadüzdür #düzdünya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder